2.
KRONİK BÖBREK HASTALIĞI NEDİR?
Nurol Arık,Melda Dilek
Değişik nedenlere bağlı olarak gelişen böbreklerdeki kalıcı işlev bozukluğuna kronik böbrek hastalığı adı verilir. Böbreğin görev yapmasındaki bozukluk sonucu:
- Vücut su dengesi
- Zararlı maddelerin atılımı ve tuz dengesi
- Kan basıncının kontrolü
- Kemiklerin sağlamlığı
- Kırmızı kan hücrelerinin yapımı gibi önemli işlerde aksamalar meydana gelir.
Normal çalışan tek bir böbrek tüm bu işlevlerin aksamadan yürümesi için yeterlidir. Kronik böbrek hastalığı bulgularının gelişmesi için her iki böbreğin de çalışmasının bozulması gerekir.
Akut böbrek hasarı ise böbrek işlevlerinde saatler veya günler gibi kısa sürede gelişen ve geriye dönüşümü mümkün olan böbrek hasarıdır.
Kronik böbrek hastalığı ve akut böbrek hastalığını bazen ayırt etmek zorlaşır. Kronik böbrek hastalığı tanısında böbrek işlevlerinin üç ay ve daha uzun süreyle bozuk olduğunun bilinmesi tanıda yardımcı olabilir.
AKUT YADA KRONİK BÖBREK HASTALIĞI TANISININ ÖNEMİ NEDİR?
Akut böbrek hasarına neden olabilecek pek çok durum vardır. Ancak nedenler başlıca üç grupta ele alınabilir:
- Böbreğe gelen kan akımının azaldığı durumlar (vücuttan kan veya su kaybına neden olan kanmalar, ishal, kusma gibi durumlarda olduğu gibi)
- Böbrekte meydana gelen hasarlar (böbreğe gelen kan miktarının uzun süreli azalması, ilaçlar, böbreğin iltihabi hastalıkları gibi durumlar)
- İdrar yollarında meydana gelen tıkanmalar (taş, prostat büyümesinde olduğu gibi)
Akut böbrek hasarına zamanında tanı konarak, uygun tedavi verilmesi, çoğu zaman böbreklerin tekrar normal işlerini yapması sağlayabilir.
Akut böbrek hasarı, kronik böbrek hastalığı olan hastalarda da gelişebilir. Kusma, ishal, çeşitli ilaçların kullanımı, enfeksiyon gibi nedenlerle böbrek işlevlerinde hızlı bozulma izlenebilir. Ancak bu durum uygun tedavi ile düzeltilebilir.
BÖBREK HASARININ DERECESİ VAR MIDIR?
Kronik böbrek hastalığında hastalığı şiddetine göre hastalar sınıflandırılır. Bu sınıflamada böbreğin süzme işlevinin göstergesi olan glomerüler filtrasyon hızından(GFH) yararlanılır.
Glomerüler filtrasyon hızına göre kronik böbrek hastalığı beş evrede incelenilir:
Evre |
Tanımlama |
GFH(ml/dakika) |
Görülebilecek bozukluklar |
Davranış |
0 |
Artmış risk |
≥ 90(kronik böbrek hastalığı risk faktörleri) |
|
Hastalık gelişimini engellemek için önlemler alınır |
1 |
Normal veya artmış GFH ile böbrek hasarı |
≥ 90 |
Hipertansiyon GFH normal olanlardan sıktır |
Birlikte bulunan durumların tanı ve tedavisi, ilerlemeyi yavaşlatmak için önlemler |
2 |
Hafif azalmış GFH |
60-89 |
Hipertansiyon sıktır Parat hormon hafif artabilir |
İlerleme değerlendirilir |
3 |
Orta derecede azalmış GFH |
30-59 |
Hipertansiyon sıktır Kalsiyum-fosfor dengesinde bozukluk Parathormonda artma Kansızlık |
Hastalığın sonucunda gelişen durumlar değerlendirilip tedavi edilir |
4 |
Oldukça azalmış GFH |
15-29 |
Yukarıdakilere ilaveten Asidoz Tuz dengesinde bozukluklar |
Diyaliz tedavisine hazırlık |
5 |
Böbrek yetmezliği |
<15 |
Yukarıdakiler daha şiddetlidir ve ilaveten İştahsızlık Kaşıntı Su birikimi |
Diyaliz veya böbrek nakli |
.
Evreleme sistemine göre, böbreklerin kreatinin süzme oranı 15 ml/dak’nın altına indiği duruma son dönem böbrek yetmezliği adı verilir. Bu dönemde böbrek, artık yeterli görev yapmadığından, atık maddeler ve fazla suyun uzaklaştırılması için diyaliz tedavileri veya böbrek naklinin yapılması gerekir.
KRONİK BÖBREK HASTALIĞI NASIL TANINIR?
|
Kronik böbrek hastalığında gelişen şikayetler çok çeşitli olup, değişik nedenlere bağlıdır. Şikayetlere yol açan bozukluklar:
- Kansızlık,
- Vücutta asit birikimi(asidoz)
- Su fazlalığı,
- Proteinlerin yıkımı sonucunda gelişen artık ürünlerin birikimi,
- Beslenme bozukluğu,
- Böbrekten atılan artık ürünlerin atılamaması,
- Hormon dengesindeki bozukluklardır.
Hastalığın başlangıcında şikayetler gibi muayene bulguları da siliktir. Hastalığın erken evrelerinde kan basıncı yüksek saptanabilir. Erken tanı, genellikle genel sağlık kontrolü amaçlı yapılan tetkiklerde kreatinin değerinin yüksek olduğunun görülmesi ile konabilir. Hipertansiyon ya da şeker hastalığı gibi böbrek hastalığı gelişme riski yüksek gruplarda erken tarama ile erken tanı mümkün olabilir.
HASTALIĞIN AKUT MU(YENİ GELİŞEN) VEYA KRONİK Mİ OLDUĞUNUN AYIRIMI NASIL YAPILIR?
Akut böbrek hasarına yol açan nedenler genellikle (böbreğe giden kanın azalmasına yol açan durumlar- ishal, kusma, kanama, iltihabı olaylar gibi-, ilaç kullanımı, böbrek iltihabı gibi) hastada belirgin şikayetlere yol açarlar.
Ultrasonografi yapıldığında böbrek boyutlarının normal olduğunun görülmesi genellikle kronik böbrek hastalığı olmadığını düşündürür. Ancak bazı durumlara bağlı gelişen kronik böbrek hastalığında da böbrekler küçülmeyebilir(amiloidoz, polikistik böbrek hastalığı gibi).
Kanama öyküsü olmaksızın kansızlık(anemi) olması kronik böbrek hastalığını düşündürür.
Bunun dışında kalsiyum düşüklüğü veya fosforun yüksek olması kronik böbrek hastalığı olduğunu düşündürebilir.
HANGİ DURUMLARDA KREATİNİN ÖLÇÜMÜ YAPILAMLIDIR?
- Polikistik böbrek hastalığı
- İdrarın idrar yollarına geri kaçağı
- Biyopsi ile tanı konmuş böbrek iltihabı hastalığı
- İdrarda sürekli protein kaçağı olması
- İdrarda kan olması
Durumlarında en azından yılda bir kez kreatinin değerine bakılmalıdır.
Bunların dışında
ü İdrar yollarında tıkanıklık şüphesi
ü Mesanenin yeterince kasılamadığı(nörojen mesane) durumlar
ü Böbrekte taş hastalığı
ü İdrar yollarından ameliyat olunması
ü Diyabetes mellitus(şeker hastalığı)
ü Hipertansiyon
ü Kalp yetmezliği
ü Kalp, beyin veya bacaklara giden damarlarda tıkanıklık
ü Böbreği de etkileyen romatizmal hastalıklar
ü Böbreğe zarar verebilecek ilaçların uzun süreli kullanımı
ü Birinci derecede yakınlarında kronik böbrek hastalığı
durumlarda kreatinin düzeyleri açısından izlenmelidir.
KRONİK BÖBREK HASTALIĞININ NEDENLERİ NELERDİR?
Böbrek yetmezliğine neden olan çok sayıda durum vardır. Biz burada böbrek hastalığına sık neden olan şu durumlar hakkında bilgi vermeye çalışacağız;
Diyabetes mellitus(şeker hastalığı)
Hipertansiyon
Glomerülonefritler
Ürolojik hastalıklar
Böbreğin kistik hastalıkları
Amiloidoz
Şeker hastalığı nedir?
Kan şekerini düzenleyen hormonlardan birisi olan ve salgılandığı zaman şekerin dokulara geçerek kullanılmasını sağlayan insülin hormonunun yetersiz salınması veya hormonun etkisine karşı vücutta direnç gelişmesi sonucunda gelişen bir hastalıktır. İsminin şeker hastalığı olması kan şekerinin normalden yüksek olmasın ve sonucunda idrarın tatlı olmasından gelir. Ancak hastalık kontrol edilmezse uzun zamanda pek çok tatsız duruma yol açabilir.
Şeker hastalığının tipleri nelerdir?
İnsülin yetersizliği sonucu gelişen şeker hastalığına Tip1 diyabetes mellitus denir ve tedavide eksik insülin yerine dışardan insülin verilir. Daha çok görülen, şişmanlıkla ilişkili olan ve insülinin dokularda yeterli etki gösterememesi(direnç) sonucu gelişen şeker hastalığı Tip2 diyabetes mellitus adını alır ve tedavide şekeri düşüren haplar, insülin kullanılabilir.
Her iki tip diyabetin tedavisinde diyet ve egzersiz mutlaka yer alır.
Şeker hastalığı tanısı nasıl konur?
Tanı kan şekerinin yüksek olduğunun gösterilmesi ile konur. Bu amaçla açlık ve tokluk kan şekerlerine bakılır. Hastalığın başlangıcında tokken bakılan şekerler yüksektir.
- Gece aç kaldıktan(10-12 saat) sonra kan şekerinin iki kez 126mg/dl ve üzerinde olması veya
- Çok su içme, çok idrar gitme gibi şeker belirtileri olan bir kişide herhangi bir zamanda bakılan kan şekerinin 200mg/dl olması veya
- 75gram glukozla yapılan şeker yükleme testinin 2. saatinde kan şekerinin 200mg/dl ve üzerinde olması
Durumunda şeker hastalığı tanısı konur.
Şeker hastalığının etkilediği organlar nelerdir?
- Göz
- Böbrekler
- Kalp ve damar sistemi
- Sinir sistemi
Şeker Hastalığında Göz: Göz damarları (retinopati) veya mercek (katarakt) etkilenir. Göz damarlarında etkilenme derecesine göre değişen balonlaşmalar, damar tıkanıklıkları, kanamalar, yeni damar oluşumları gibi değişiklikler gelişebilir ve şiddeti arttıkça körlüğe varan zararlara yol açar. Yine göz merceğinde çeşitli şekerli ürünlerin birikmesi katarakta yol açabilir.
Şeker Hastalığında Kalp Damar Sistemi: Şeker hastalığı varlığında hipertansiyon daha sıktır. Ayrıca damarlarda erken yaşlarda kireçlenmeye ve tıkanıklara yol açar. Kalbin damarsal hastalığı gelişiminde çok önemli bir risk faktörüdür. Kalp krizi, özellikle bacak kan dolaşımında bozukluk sonucu ağrı, yara ve kangrenler görülebilir.
Şeker Hastalığında Sinir Sistemi: Sinir sisteminin değişik görev yapan kısımları etkilenebilir: duyu sinirlerinin etkilenmesi el ve ayaklarda yanma hissi, dokunmayla hassasiyet, ısının hissedilmesinde bozukluğa yol açabilir. Sinir tutulumu şiddetli ağrıya neden olabilir. Kasları uyaran sinirlerin etkilenmesi hareket güçlüğüne neden olabilir. Bunların dışında kalp, sindirim sistemi, damarlar, idrar yolları ve cinsel sistem çalışmasını düzenleyen sinirlerde etkilenme olabilir. Bu durum ise ishal, kabızlık, idrar yapma ve cinsel aktivitede bozukluk, kan basıncının düzenlenmesinde bozukluk gibi sorunlara yol açar.
Şeker Hastalığında Böbrek: Şeker hastalığına bağlı gelişen böbrek hastalığı birçok ülkede en önemli böbrek yetmezliği nedenidir. İnsanların ortalama yaşam sürelerinin artması, şişmanlığı daha sık görülmesi, şeker hastalarının yaşam süresinin artması ile şeker hastalığına bağlı böbrek hastalığı önemli bir toplumsal sorun haline gelmiştir.
Şeker hastalığının böbrekte verdiği hasar başlangıçtan, böbrek yetmezliği gelişinceye kadar çeşitli sınıflara ayrılır:
Evre1: Glomerüllerden süzme hızının arttığı, kan şekerinin düzenlenmesi ile geriye dönebilen evredir
Evre2: Bu dönemde idrarla protein kaybı normal sınırlar içindedir. Glomerül filtrasyon hızı yüksektir ve mikroskopik incelemede böbrekte değişiklikler görülebilir.
Evre3: Bu evrede özel yöntemlerle bakıldığında idrarda az miktarda protein atılımı olduğu görülür. Bu evrede hızla uygun ilaçlar başlanmalıdır.
Evre4: İdrarla belirgin protein kaybı ve böbreğin süzme işlevinde azalma vardır. Kan basıncı daha da artar.
Evre5: Böbrek yetmezliğinin geliştiği evredir.
Tüm bu süreci önlemek veya yavaşlatmak için alınabilecek bazı önlemler vardır:
Ø Kan şekerinin düzenlenmesi hem böbrek hastalığı gelişimini azaltır hem de ilerlemesini yavaşlatır. Bu nedenle diyet, egzersiz ve ilaçlar kullanılarak kan şekeri düzenlenmelidir.
Ø Hipertansiyon hastalığın ilerlemesinde önemli olup, kan basıncının bazı tansiyon ilaçları ile kontrolü aynı zamanda böbrek hasarının ilerlemesini de azaltır.
Ø Kan yağlarında yükseklik ve sigara içimi de böbrek hastalığını kötü yönde etkilediğinden, hastalar sigarayı bırakmalı ve kan yağ düzeyleri birlikte bulunan risklere göre hedeflenen düzeylere çekilmelidir.
Şeker hastalığı nedeni ile böbrek etkilenmişse, şeker hastası olmayan diğer böbrek hastalarında da olduğu gibi ilaç kullanılırken dikkatli olunmalıdır.
Hipertansiyon nedir?
Hipertansiyon yetişkinlerde büyük tansiyonun 140mmHg(14cmHg) ve üzerinde, küçük tansiyonun ise 90mmHg(9cmHg) ve üzerinde olmasıdır. Büyük tansiyonun 12-14cmHg, küçük tansiyonun 8-9cmHg arasında olduğu değerler hipertansiyon gelişimi için yakından izlenmelidir. Hipertansiyon yetişkin toplumun yaklaşık 1/3’ünü etkiler.
Hipertansiyon hastaları başlıca iki grupta incelenir:
Hastaların %90-95’ini oluşturan grupta hipertansiyon buna neden olan başka bir durum olmaksızın gelişir ve primer hipertansiyon adını alır. Primer hipertansiyon gelişimi karışık bir süreç olup genetik, hormonal, sinir sistemi ve tuz metabolizmasındaki değişiklikler gibi nedenlerle gelişir.
Sekonder hipertansiyon ise damarsal hastalıklar, hormonal bozuklular başlıca olmak üzere değişik nedenlere bağlı gelişir ve nedenin tespit ve tedavisiyle hastanın kan basıncının normale dönmesi sağlanabilir.
Hipertansiyon aynen şeker hastalığında olduğu gibi diğer organları da etkiler. Başta kalp ve damarlar olmak üzere beyin, göz, ve böbrekler hipertansiyonun zarar verdiği organlardır. Hipertansiyonun başlıca etkisi damarlar üzerindedir. Bunun yanında, başta diyabete bağlı böbrek hastalığı olmak üzere hipertansiyon kronik böbrek hastalığının ilerlemesinde önemli role sahiptir.
Glomerülonefrit nedir?
Glomerülonefritler böbreğin glomerül adı verilen ve idrarın oluşturulduğu kısımda değişik nedenlere bağlı olarak meydana gelen, mikrobik olmayan iltihabi hastalıklarıdır. Bu hastalıklarda glomerülün değişik kısımları, değişen oranlarda ve şekillerde etkilenir. Bir kısmında ailevi olarak geçiş özelliği vardır.
Böbreğin etkilenen kısımları ve etkilenme şekli farklı olmasına rağmen bu hastalıklar bazı ortak bulgular verirler:
Hipertansiyon
İdrarla protein kaybı ve ödem
İdrarda kan görülmesi
gibi. Tanı için genellikle böbrek biyopsisi gerekir.
Bu bulgular her zaman bir arada olmaz ve derecesi her zaman aynı değildir. İdrarla protein kaybının miktarı fazla olduğu (günlük3.5gramdan fazla) hastalıklar vücutta şişlik, albümin miktarında azalma, kan yağlarında yükselme ile kendini gösteren nefrotik sendroma yol açar.
Bu tip hastalıkların neden olduğu bulgular benzer olmasına rağmen tedavileri ve tedaviye yanıtları farklıdır. Bu nedenle böbrek biyopsisi yapılarak glomerülonefrit tipinin adının konması ve daha sonra tedavisinin planlanması gerekir.
Glomerülonefritler bazen sadece böbreğin kendisinden kaynaklanırken, bazen özellikle romatizmal hastalıklar sonucu da gelişebilir.
Zamanında tanı konulduğunda; glomerülonefritlerin kısmen ya da tamamen tedavi edilmesi mümkün olabilir.
Böbreğin kistik hastalıkları nedir?
Böbreğin kistik hastalıkları ailevi gelişen ve sonradan gelişen kistler olmak üzere iki gruba ayrılabilir. Sonradan gelişen ve çoğu kez rahatsızlığa yol açmayan kistler böbrek hastalarında sık görülür.
Ailevi kistik böbrek hastalıklarından en sık görüleni baskın geçişli polikistik böbrek hastalığı olup, genellikle ileri yaşlarda ortaya çıkar. Çoğunlukla birlikte hipertansiyon da vardır. Böbrek kistleri yanı sıra karaciğer, pankreas gibi organlarda kistler, beyin damarlarında balonlaşmalar da bu hastalıkta görülebilir. Kistlerin neden olduğu ağrı, kist içinde gelişen kanama, enfeksiyon hastanın doktora gitmesine neden olabilir. Hastalık şikayete yol açmayıp, tesadüfen yapılan tetkiklerde veya ailede başka bir hastanın varlığı nedeniyle yapılan taramalarda saptanabilir. Erken dönemde böbrek hastalığı bulgu vermeyebilir, ancak laboratuar tetkiklerinde idrarda kan veya protein görülmesine nende olabilir. En sık etkilerinden birisi böbrek yetmezliğine neden olmasıdır. Karaciğer kistleri genellikle böbrek kistlerinden sonra gelişir ve şikayete açmazlar. Nadiren aşırı büyüyen kistler safra yollarında tıkanıklığa, karaciğer damarlarında baskıya neden olabilirler, beyin damarlarında görülen balonlaşmalar kanmaya neden olabilir. Ultrasonografi tanıda oldukça yararlıdır.
Bu hastalık ailevi geçiş gösterdiği için hastalık varlığında genetik danışma alınması önemlidir.
Amiloidoz nedir?
Amiloid adı verilen protein yapısındaki maddenin başta böbrekler olmak üzere dokularda birikimi sonucu gelişen bir hastalıktır. Hastalık biriken proteine ve birikme nedenine göre değişik gruplara ayrılır. Ancak bizim ülkemizde böbrek yetmezliğine en sık neden olan amiloidoz tipi AA tipidir. Bu durum vücutta sürekli bir iltihabi reaksiyonun olduğu hastalıklarda gelişir. Bu iltihabi olay bazen uzun süren ve yeterli tedavi edilmeyen enfeksiyonlara bağlı(akciğer iltihabı, kemik iltihabı, verem hastalığı) gelişebileceği gibi bazen de enfeksiyonun olmadığı iltihabi hastalıklara bağlı( romatizmal hastalıklar, barsak hastalıkları, ailevi Akdeniz ateşi) gelişir. Aslında tüm bu hastalıklar amiloidoz gelişmeden zamanında ve uygun tedaviyle kontrol edilebilir.
Bunların dışında idrar yollarında uzun süreli tıkanıklığa yol açan taşlar, tekrarlayan enfeksiyonlar gibi nedenler de böbrek yetmezliğine yol açabilir.
BÖBREK HASTALIĞINDA HANGİ SİSTEMLERE AİT ŞİKAYETLER GÖRÜLEBİLİR?
Kronik böbrek hastalığı başta kalp-dolaşım, sinir ve hareket sistemi olmak üzere pek çok sistemi etkileyerek bunlara ait değişik şikayet ve bulgulara yol açabilir
SİNİR SİSTEMİ
Son dönem kronik böbrek hastalığında hem merkezi sinir sistemi(beyin) hem de buradan çıkan ve kas hareketi ve duyu sinirlerine ait belirtiler görülebileceği gibi aynı zamanda psikolojik rahatsızlıklar da sık görülür. Böbrek hastalığında biriken atık maddelere bağlı sinir sisteminde değişiklikler görülebilir. Bunun dışında su-tuz den dengesi bozuklukları, börek hastalığıyla beraber bulunan diğer hastalıklar da sinir sisteminde etkilenmeye neden olabilir.
Psikiyatrik Sorunlar: Özellikle diyaliz tedavisi gereksinimi olduğunda, bu tedavinin yaşamı kısıtlaması, çok sayıda değişik ilaç kullanımı, diyet kısıtlamaları, diyaliz tedavisine ait yaşanabilen sorunlar psikiyatrik sorunların başlıca nedenleridir.
Depresyon en sık görülen psikolojik problem olup; ev, çalışma hayatı veya okulda isteksizlik, hayattan beklentinin azalması, enerji kaybı, cinsel isteksizlik, umutsuzluk gibi belirtilere yol açar ve tanınarak tedai edilmesi gerekir.
Bunun dışında uyumsuzluk, sıkıntı hissi, uyku bozuklukları gibi pek çok bozukluk görülebilir.
Beyin Anormallikleri, Sinir İletimine Ait Bozukluklar:
Sinir sistemi rahatsızlıkları yine en sık görülen bulgulardan birisidir. Sinir sistemi bozuklukları diyalize başlamadan önce, sonra veya diyaliz sırasında görülebilir. Özellikle hastalığın daha önce bulgularının gözden kaçtığı, kan testi yapılmayan hastalarda böbrek hastalığı tanısı bu şikayetlere( bilinç bozukluğu, sara nöbeti, koma gibi)yol açtıktan sonra konulabilir. Bazen düzenli diyaliz tedavisine başlanmasına rağmen sinir sistemi bulguları devam edebilir. Bazen de diyaliz işlemi nedeniyle sinir sistemi bulguları gelişir.
Böbrek yetmezliğine bağlı bilinç bozukluğu: şikayetler şiddetine göre değişmekle beraber iştahsızlık, bulantı, uykusuzluk, huzursuzluk, dikkat ve konsantrasyon kaybı, bilinç bulanıklığı, konuşma bozukluğu, nöbetler, bilinç kaybından komaya kadar uzanan değişik şekillerde ortaya çıkar. Bu durum böbreklerin süzme oranının % 10’un altına indiğinde daha sıktır. Şikayetlerin derecesi genellikle böbrek yetmezliğinin gelişme hızına bağlıdır. Böbrek yetmezliğinin hızlı geliştiği akut böbrek hastalığında daha şiddetlidir.
Kronik böbrek hastalığında kasları uyaran veya duyu sinirlerinde etkilenmeler olabilir. Bu etkilenme tek bir sinirde olabileceği gibi, genellikle birden fazla sinirde görülür. Ayaklarda yanma, karıncalanma, kaşıntı gibi şikayetlere yol açabilir.
Bunların dışında kalp, sindirim sistemi gibi kontrolümüz dışında çalışan organların, normal işlerini yamalarını sağlayan sinirler de kronik böbrek hastalığında etkilenebilir. Ter bezlerinin çalışması azalabilir, zaman zaman hipertansiyon, ayağa kalkmakla hipotansiyon(tansiyon düşmesi), sürekli veya diyaliz sırasında hipotansiyon, kalpte ritim bozukluğu, mide-bağırsakların çalışmasında bozukluk görülebilir.
Böbrek hastalığında bazen diyaliz tedavisine bağlı sinir sistemi bozuklukları da görülebilir.
KAN SİSTEMİNE AİT BOZUKLUKLAR
Kansızlık: Kronik böbrek hastalığında genellikle glomerüler süzme hızı 30ml/dakikanın altına inmeye başladıktan sonra kansızlık görülür. Kansızlığın en önemli nedeni kırmızı kan hücrelerinin yapımındaki yetersizliktir. Kırmızı kan hücreleri yapımını uyaran eritropoetin adı verilen hormon yapısındaki madde başlıca böbreklerde (sınırlı miktarda karaciğerde de) yapılır. Böbreğin işlev gören kısmının azalması sonucunda eritropotinin böbreklerden salgılanmasının azalması böbrek yetmezliğine bağlı gelişen kansızlığın en önemli nedenidir. Polikistik böbrek hastalarında eritropoetin genellikle yeterince salgılanmaya devam ettiğinden kansızlık daha az görülür. Bunun dışında diyaliz hastalarında sonradan gelişen kistler de eritropoetin salgılanmasına ve eritropoetin ihtiyacının azalmasına neden olabilir.
Ancak böbrek hastalığında bunun dışında, demir ve vitamin eksiklikleri, kan kayıpları, kırmızı kan hücrelerinin yapımının baskılanması ve yaşam süresinin kısalması da kansızlık gelişimine katkıda bulunabilir.
Böbrek hastalığında kansızlığın tedavisi dışardan kan yapımını uyaran ilaçların ve kaybı artmış olan demir ve vitaminlerin verilmesi ile yapılır. Kansızlığı düzeltilmesi yaşam kalitesinin artması, kalbin iş yükünün azaltılması açısından önemlidir.
Kanama Eğilimi: Böbrek hastalarında kolay kanama ve kanamanın yavaş durması gibi sorunlar yaşanabilir. Bu sorunlar cerrahi işlem geçirecek hastalarda kanama açısından dikkatli olmayı gerektirir. Kanama eğiliminin nedeni kanın pıhtılaşmadan sorumlu elemanları olan trombositlerin birbirleri ve damar duvarı ile olan ilişkilerindeki bozukluktur. Bu kanama eğilimi mide kanamaları, kalp zarında kanma, beyin kanamasına az da olsa yol açabilir. Bunun dışında hastaların bir kısmında damarlarda pıhtı oluşumu ve tıkanmaya neden olan bozukluklar da görülebilir.
Beyaz Kan Hücrelerinin İşlevlerinde Bozukluk: Kronik böbrek hastalığında vücudun savunmasından sorumlu ve bizi hastalıklardan koruyan hücrelerin çalışmasındaki bozukluktan dolayı daha sık enfeksiyon görülebilir.
KALP DAMAR SİSTEMİNE AİT BOZUKLUKLAR
Kalp ve damar sitemi kronik böbrek hastalığında değişik şekillerde etkilenebilir ve kalp hastalığı kronik böbrek hastalarında sık görülür. Kalpteki etkilenme iskemik (kalbi besleyen kan akımının ihtiyacından az olmasıyla) veya kalp kasının çalışmasının bozulduğu kardiyomiyopati şeklinde olduğunda şikayetler daha belirgin olabilir.
Kalp büyümesi: Kalpte meydana gelen büyüme aslında kalbin duruma uyum için verdiği bir cevaptır. Kronik böbrek hastalığında su fazlalığı, kan basıncının yüksek oluşu, kansızlık gibi nedenler kalbin daha fazla çalışmasına neden olur. Bu durumların devam etmesi ise kalpte büyüme ve şekil değişikliği meydana gelir.
Kalbe Kan Doluşunda ve Kanın Pompalanmasındaki Bozukluklar: Kalp gevşeyip kasılarak çalışır. Kalbin gevşemesi sırasında kan büyük damarlarla kalbe gelip, karıncıklara geçerken, kasılması sırasında bu kan vücuda pompalanır. Kalbin gevşediği dönem diyastol, kasıldığı dönem sistol olarak adlandırılır. Böbrek hastalığında kalbin sertleşmesi ve gevşeme zamanının uzaması gevşeme (diyastol) bozukluğuna yol açar. Özellikle kalbin uzun süreli sıvı ve basınç fazlalığına maruz kaldığı veya iskemik kalp hastalığı olan hastalarda kalbin kasılma(sistolik) işlevlerinde bozukluk meydana gelebilir. Kalbin kasılmasında meydana gelen bozukluklar bazen böbrek naklinden sonra düzelebilir.
Kalp Yetmezliği: Kalbin pompaladığı kan miktarının vücudun ihtiyaçlarını karşılayamaması sonucu kalp yetmezliği gelişebilir. Bu durum hareket kapasitesinde azalma, nefes darlığı, bacaklarda ve akciğerlerde su birikimi gibi ciddi sorunlara yol açabilir.
İskemik Kalp Hastalığı: Kronik böbrek hastalığında hem kalp damarlarındaki tıkanmaya bağlı hem de damarlarda tıkanma olmaksızın iskemik hastalık sık görülür. Bu tip kalp hastalığı gelişimi böbrek hastalığının neden olduğu bazı risk faktörlerinin olması yanında, kalp hastalığı gelişimini kolaylaştıran geleneksel risk faktörleri de bulunur. Geleneksel risk faktörlerinden bazıları hipertansiyon, yağlarda yükseklik, ileri yaş, şeker hastalığıdır. Böbrek hastalığına bağlı faktörler ise normalde böbrekler yoluyla uzaklaştırılan bazı artık maddelerin vücutta birikmesi ile ilişkilidir.
Kalbin iskemik hastalığı göğüs ağrısı, yorgunluk, kalpte ritim bozukluğu gibi şikayetlere yol açabilir. Bu şikayetlerin var olduğu bazı böbrek hastalarında ise kalp damarlarına anjiografi yapıldığında damarların normal olduğu görülür. Bunun nedeni ise kalbi besleyen küçük damarlardaki bozukluktur.
Kalp Kapaklarında Hastalık: Özellikle kalbin sol tarafındaki kalp kapaklarında kireçlenme hem daha erken yaşlarda hem de daha sık meydana gelir. Bu durum kalpte iletim bozuklukları, kalp kapağından kan kaçağı gibi sorunlara yol açabilir.
Kalp Zarında İltihaplanma ve Sıvı Birikimi: Kalbi ve kalple ilişkili damarları saran kalp zarında iltihap ve sıvı toplanması böbrek hastalarında görülebilen sorunlardır. Kalp zarındaki iltihap virüs, bakteri veya tüberküloz sonucu olabileceği gibi böbrek hastalığının kendisi nedeniyle de olabilir. Diyaliz tedavisindeki yetersizlik de bu duruma neden olabilir. Nedenin diyaliz yetersizliği olduğu düşünülüyorsa günlük hemodiyaliz uygulaması gerekebilir.
Hipertansiyon: Hipertansiyon kendisi böbrek yetmezliği nedeni olabileceği gibi, böbrek yetmezliğinin ilerleme hızındaki artışın önemli nedenlerinden birisidir. Kronik böbrek hastalığında kan basıncının uygun ilaçlarla kontrolü hem böbrek hastalığının ilerlemesini yavaşlatmak, hem de hipertansiyonun neden olduğu diğer hasarları engellemek açısından önemlidir.
Böbrek yetmezliği durumunda kan basıncının 130/80mmHg’nın, günde 1gramdan fazla proteinüri varsa 125/75mmHg’nın altında olması önerilir.
Kalp hastalığı böbrek hastalarında önemli sorunlara yol açabilir. Bu nedenle hastaların düzenli aralıklarla kalp durumu açısından değerlendirilmesi önerilir. Değerlendirmede kullanılan testlerin böbrek hastalarında uygulanmasında ve sonuçların değerlendirilmesinde bazı zorluklar bulunur.
MİDE-BAĞIRSAK SİSTEMLERİNE AİT SORUNLAR
Yemek borusunda yanma hissine neden olan, mide asidinin geriye doğru kaçağı sonucu gelişen reflü böbrek hastalarında sıktır. Bunun dışında yemek borusunda iltihap görülebilir.
Özellikle ürenin yüksek olduğu hastalarda bulantı, kusma, iştahsızlık, hazımsızlık gibi şikayetler görülebilir. Ancak bunun dışında mide iltihabı(gastrit) ve ülsere bağlı benzer şikayetler de olabilir. Mide yüzeyindeki damarlardan kanamlar görülebilir. Şeker hastalarında daha sık olmak üzere midenin çalışmasında bozukluk görülebilir.
Kullanılan ilaçlar, altta yatan hastalık, böbrek yetmezliğine bağlı olarak ince bağırsaklardan emilim sorunları olabilir.
Kabızlık, kalın bağırsaklarda kanama, bağırsaklarda damar tıkanıklığı görülebilecek diğer sorunlardır.
Virüse Bağlı Karaciğer İltihabı( Hepatit): Hepatit yapan başlıca altı tip virüs vardır: hepatit A virüs, Hepatit B virüs, Hepatit C virüs, Hepatit D virüs, Hepatit E virüs, Hepatit G virüs. Bunun dışında diğer sistemlerle beraber karaciğerde de iltihap yana başka virüsler da vardır.
Hepatit A virüsü besinler, temas, su yoluyla nadiren kan yoluyla geçer. Ülkemizde toplumun büyük bir kısmı çocukken Hepatit A geçirir ve bağışıklık kazanır.
Hepatit B ve C virüs kronik böbrek hastalığında özellikle önemlidir. Her iki virüs daha çok kan yoluyla, cinsel yolla, anneden bebeğe, yakın temasla geçebilir.
Hepatit C daha fazla olmak üzere her iki virüs vücuda girdikten sonra bazı hastalarda bunlara karşı yeterli bağışıklık meydana gelmez ve karaciğere yerleşen virüs burada yaşamaya, bazen de karaciğerde hasar vermeye devam eder.
Virüsün karaciğerde kalıp, orada hasar vermesi durumunda kronik hepatitten söz edilir. Tanıda mikrobun kanda gösterilmesi ve kronik hepatit derecesinin saptanması için karaciğer biyopsisinin yapılması gerekir. Biyopsi sonra hasarın durumuna göre ilaç tedavisi planlanır. Ancak bu durumda tedavi her zaman yeterli sonuç vermeyebilir.
Hepatit D virüsü kendi başına hastalık yapmaz, hepatit B virüs varlığında enfeksiyona neden olur.
Hepatit A ve B virüse karşı aşılar olup, böbrek hastalığı tanısı aldıktan sonra, bağışıklık durumuna bakılarak aşı planı yapılması önemlidir.
Hepatit B virüsüne karşı daha önceden bağışıklığı olmayan kronik böbrek hastalarında (HBs antijen negatif, anti HBs negatif) 0,1,2,6. aylarda çift doz olarak aşı yapılması önerilir.
KEMİK HASTALIĞI
Böbrek hem kalsiyum ve fosfor dengesindeki etkileri, hem de D vitaminin aktifleşmesindeki rolü nedeniyle kemiğin sağlamlığının devamı ve korunmasında önemli görevlere sahiptir. Böbrek hastalığında vücuttan fosforun uzaklaştırılamaması ve serum kalsiyumundaki azalma, D vitamini yapımının azalması, bunlar nedeniyle giderek daha fazla salgılanan parathormon kemiklerde hasara neden olabilir. Böbrek hastalarında kemiklerde değişik şekillerde etkilenme olabilir. Böbreğin süzme oranın azaldığı dönemde başlayan yukarıda anlatılan değişiklikler, parathormon artışına ve kemiklerde buna bağlı değişimlere neden olur. Bunun dışında kronik böbrek hastalığında parathormonun artmadığı, kemikleşmenin azaldığı yani kemik yapısının zayıfladığı tipte de kemik hastalığı görülebilir. Bu tip hastalık şeker hastalarında ve karın diyalizi hastalarında daha sıktır. Bunların dışında da değişik derecelerde ve nedenlerle kemik yapısında değişiklikler görülebilir.
Kemik hastalığının başlıca bulguları ise kemik ağrıları, kas güçsüzlüğü, kaşıntı, nadiren ciltte yaralardır. Ayrıca kalsiyum ve fosfor çarpımı arttıkça, kalsiyum damarlar ve organlarda birikip, onların çalışmasını bozabilir.
CİLT SORUNLAR
Kronik böbrek hastalarında cilt değişik şekillerde etkilenebilir. Cilt renginde koyulaşma, cilt kuruluğu, küçük kanamalar, saçlarda dökülme, ciltte yaralar ve enfeksiyon ve kaşıntı gibi sorunlar görülebilir. Kaşıntı sık görülür ve yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir.
AKCİĞER SORUNLARI
Bazı hastalıklar hem akciğer hem de böbreği etkilemektedir. Bu tip hastalıklarda akciğerde kanama önemli bir bulgudur. Bunun dışında özellikle idrar miktarının azaldığı son dönem böbrek hastalarında olmak üzere akciğerde su toplanması ve ödemi sık görülür. Akciğer enfeksiyonu, akciğer yaprakları arasında sıvı toplanması, verem hastalığı karşılaşılabilecek diğer sorunlardır.